Hazırlayan: Ali AKSAKAL



Kiraz Yöresi Deyimleri

 -A-



Abdest bozmak: Tuvalete gitmek



Ağız aramak: Öğrenmek istediğini bir bahane ile
sormak.



Ağız değiştirmek: Önceden söylediğinin tam tersini
söylemek.



Ağız yapmak: Oyalayıcı söz söylemek, sözü
dolaştırmak ama gerçeği söyleyememek..



Ağıza sakız olmak:
Söz ve alay konusu olmak.



Ağzını açmak, gözünü yummak: Ağzına geleni söylemek



Ağzını bozmak:
Küfürlü konuşmak.



Ağzını yaşlamak/evmek: Söyleyiş biçimini taklit etmek,
alay etmek için taklidini yapmak..



Ağzının kokusunu çekmek: Birinin kötü söz ve davranışlarına
katlanmak.



Akarı kokarı olmamak: Hiç kusur yok, tertemiz, taptaze
olmak.



Alıcı kuş: Avcı kuş, şahin, vb.



Alıp yürümek: Bir şeyin her tarafa yayılması,
her yerde görülmesi.



Allah yarattı dememek: Öldüresiye dövmek, acımamak.



Altın adını bakır etme!:Sakın adını kirletme, temizlemek çok
zor olur.



Anası/babası gılıklı: Anansına/babasına benzer (Genelde
kötü huylar için söylenir).



Anasının nikâhını istemek: Değerinden çok fazla istemek.



Arasında karlı dağlar olmak: Kıyaslanamayacak kadar birbirinden
farklı olmak.



Arap saçı gibi: Karmakarışık.



Arpa ağırlığınca söz söylememek: Karşısındakine kötü küçük bir söz
bile söylememek.



Art ayağıyla kulağını kaşımak: İşi önemsememek.



Aslan sütü: Rakı.



Aşık atmak: Boy ölçüşmek, rekabet etmek.



At üstünde orak biçmek: Keyfi yerinde olan için iş
kolaydır, yorulanın halinden anlamaz.



Ateş almak: Telaşlanmak, çabuk sinirlenmek.



Ateş almaya gelmek: Bir şey için gelip, aceleyle geri
dönmek.



Ateşe vurmak: Ateşe yemek, vb. koymak



Atılan taşın arkasından gitmek: Duyduğu her şeyi düşünüp
taşınmadan uygulamaya



kalkmak.



Ayağı kayık: Yoldan çıkmış ahlâksız



Ayağına kara su inmek: Çok yorulmak, yorgunluktan ayakları bile terlemek.



Ayvaz kasap, hepsi bir hesap: Bir şey fark etmez, değişen bir şey
yok, hepsi aynı.



 -B-



Bağlasan köpek durmaz: Çok kötü ve can sıkıcı yer.



Bal dök yala: Çok temiz yer.



Bastı bacak:
Bücür, boysuz, yerden bitme.



Baş davunu: Baş belası



Başı bağlı olmak: Sözlü, nişanlı ya da evli olmak.



Bayrak açmak: isyan etmek.



Bazar ekmeği: Şehir has un ekmeği.



Beğendiğin dağın odununu yak: Nasıl istersen öyle yap. Keyfin
bilir.



Beleg ara: Eksik, şöyle böyle.



Belen olmak: Uykudan aniden uyanıp şaşırma,
sersemlemek.



Benim demek: Her şeyi ben bilirim demek.



Bey gibi yaşamak: Çok rahat ve mutlu yaşamak,
sıkıntı çekmemek.



Beyaza çalmak: Beyaza benzemek.



Bıyık burmak: Kibirlenmek, beğenmemek,
küçümsemek.



Binin yarısı beşyüz: Doğru her yerde doğru, değişen bir
şey yok.



Bir ayağı çukurda olmak: Çok yaşlı, ölümü yakın olmak.



Bir çıktı pir çıktı: Bir çıktı ama dönmemek üzere
çıktı. Bir daha geri gelmedi.



Bir hoş/hal olmak: Rahatsızlanmak, anormal bir
durumun meydana gelmesi.



Bir yaşına daha basmak/girmek: İlk defa bir şeyi duymak, yeni
tecrübe kazanmak.



Biri eşikte, biri beşikte: İki çocuğum var.Biri yürümeye
çalışıyor, diğeri daha küçük.



Biti kanlanmak: Durumu biraz düzelmek.



Boşan da semerini ye: Bu ne doymazlık, yeter artık yeme.



Burnunu her deliğe sokmak: Üzerine düşmeyen her şeye karışır,
ortalığı karıştırmak.



 -C-



Can elemeti. Can havli, ölüm korkusu, büyük
korku



Cicili bicili: Allı pullu, renkli.



Cin gibi olmak: Gözü açık, zeki ve uyanık olmak.



  -Ç-



Çakır ayaz. Kar serpintili soğuk hava.



Çakır keyif olmak: Hafif sarhoş, keyifli olmak.



Çeyiz koymak/bırakmak: Çeyizler gelinin evine götürüp
teslim etmek.



Çeyiz yazmak: Gelin odasına çeyizleri, genç
kızların görmesi için sermek.



Çırak çıkarmak: Gelin etmek. Evden/işten çıkarmak



Çı’lı yemek: Yemeği, vb.ni ekmeksiz yemek.



Çiğlik etmek: Yersiz ve yakışıksız davranmak,
olgun davranmamak.



Çilbirinidartmak: Terbiye etmek, tembihlemek, yola
getirmek, uyarmak.



 -D-



Dağa çıkmak: Yasalara karşı çıkarak kırsalda
eşkıyalık etmek.



Dağa kaldırmak: Birisini kaçırıp dağlara götürmek,
rehin almak.



Dağı devirmek, çayı çevirmek: Bir şeyi abartılı olarak anlatmak,
azı çok göstermek.



Dah etmek,
daleylemek, dal etmek
: Bir yere çekintisizce gitmek, girmek.



Dakıdakıvermek: Tokatlamak, tokatlamak.



Dananın alası dışında, insanınki içinde: Hileci, hilesi içinde



De gidi de?. Sen ne diyorsun? Ben öyle şey yapar
mıyım hiç?



De mi?:Değil mi?



Değişik/denişik yapmak:Karşılıklı kız alıp vermek. Sırayla
birbirinin işini yapmak.



Deste çekmek: Orakla biçilen tahıl destelerini
harman yerine taşımak.



Dev anası gibi/Dev gibi: Çok iri ve uzun boylu.



Deve tellalı: Yüksek sesle konuşan kişi.



Digelip kalmak: Hezimete uğramak, çaresiz kalmak,
ne yapacağını bilememek, şaşırmak.



Dil dökmek: Kandırmak/inandırmak için uzun süre
konuşmak, güzel sözler söylemek



Din dinlemek: İki kişinin konuşmasını gizlice
dinlemek.



Dingil tepe: En yüksek tepe, en yükseği.



Divana durmak: Namaz kılmak.



Doğunca ebesi yumuş, ölünce hocası
yumuş:
Tertemiz,
günahsız.



Donsuz dumansız: Açık saçık, çırılçıplak.



Donunu başına giydirmek: Şaşkına çevirmek, şaşırtmak.



Döl döş: Çoluk çocuk. Eş ve çocuklar



Dömbül döşek kılmak: Yatak, minder üzerinde takla atmak.



Durup bakır: Duruyor, durmakta



Duz dağılır gibi dağılmak: Cam,vb.nin parçalanması,
kırılması.



Düdük gibi: Çok dar giysi.



Düğüm çalmak: Düğümlemek.



Düştüğü yerden bir avuç toprakla
kalkmak
: Düştüğü
her kötü durumdan karlı çıkmak.



Düşük yapmak: Çocuk/yavru düşürmek.



 -E-



Efilefil esmek: Rüzgarın hafif hafif  esmesi.



Eksik etek: Kadın, kız.



El sırtından kurban kesmek: Başkası adına konuşmak. Başkasının
parasıyla çalım satmak. 



El yordamıyla aramak: elleriyle yoklayarak aramak.



Elden ayaktan kesilmek: Yaşlanıp düşkün hale gelmek. 



Elden düşme: Eski, ikinci el.



Elden geçirmek: Eksiği gediği var mı diye bakıp
düzeltmek.



Eli ayağı çaynaşmak:Heyecandan ne yapacağını bilememek,
şaşırmak.



Eli böğründe galagalmak: Çaresiz, hiçbir şey yapamadan
öylece kalmak.



Eli ekmek tutmak: Geçimini kazanacak iş sahibi olmak.



Eli hamur karnı aç olmak: Yaptığı işten kar edemek.



Eli
uzun
: Hırsız



Eli varmamak: Vicdanı o işi yapmasına izin
vermemek.



Elifi
elifine
: Ucu ucuna, kılı kılma



Eline bakmak: Onun yardımı olmadan yaşayamamak.



Eline su dökemez: İş başarmada daha aşağıda olmak.



Elinin ucuyla tutmak: Gönülsüz iş yapmak, işe önem
vermemek.



Emme yaptıg ha/Emme haa?:Hiç olur mu? Ben öyle şey yapar
mıyım canım! Abartma!



Ere varmak: Evlenmek, kocaya varmak.



Eriyip gurumak : Çok zayıflamak, üzüntüden yorgun
düşmek.



Esikli/eksikli olmak: Mahcup olmak, kendini borçlu
hissetmek, yaptığından utanmak.



Eşek yükü: Eşeğin taşıyabileceği yük.



Ev sahibi: Evin hanımı, karı(eş).



 -G-



Garip öldüren: 3. Sigarası



Garnı almamak: Çekememek, tahammül edememek.



Garnıgabarmak: Telaşlanmak, endişelenmek.



Garnıgeniş:Aldırmayan, kolay hazmeden.



Gaybdan söylemek: Olacaktan/bilinmeyen olmuştan
haber vermek, kehanette bulunmak.



Gaydırıgubbak: Oynak, hareketli kız/kadın.



Gayil olmak: Razı olmak, kabul etmek, buna da
şükür demek.



Gen bırakmak: Nadasa
bırakmak.



Geri varmak: Geriye dönmek.



Gök görmedik: Görgüsüz, aç gözlü,
sonradan görme.



Gök sulu:
Bir armut cinsi. (Ekşi sulu da denir).



Gök zengin:
Sonsuz zengin



Götürüye vermek: Toptan ihale etmek veya satmak.



Göz bağcı: Büyücü, sihirbaz.



Göz bağlamak: Sihir/Büyü yapmak.



Göz boncuğu: Nazar boncuğu



Göz ilmek/deymek: Nazar deymek.



Gözleri felfecir okumak: Ne var ne yok görmeye çalışmak,
aranmak.(Güvenilmez kişi için)



Gözünü çelertmek/belertmek: Öfkeyle gözlerini açmak,
sırtarmak.



Gözünün çayırım açmak: Uyarmak



Gudumgudumgudurmak: Çılgına dönmek, deliye dönmek.



Gurdeşen /kurdeşen olmak: Uyuz olmak.



Güccük ölüm: Uyku



 -H-



Ha deyince olur mu?: Hemen, acele olur mu bu iş?



Haden/hadendigari: Hadi bakayım! (Gayrete getirmek,
teşvik için söylenir)



Hanaydı ya!: Keşke öyle olsaydı ama olmadı ki.



Hanı ya?:Nerede,
hani nerede



Har har solumak: Harıl harıl solumak. Koşmaktan
dolayı zor nefes alıp vermek.



Hava çığırmak: Türkü söylemek



He mi: Öyle mi? Aslı var mı? Doğru mu?



Henk etmek: Eğlence yapmak, eğlenmek.



Hesap kesmek: Alacak verecek hesaplayıp gerekeni
yapmak, hesaplaşmak.



Hinden sonra: Şimdiden sonra, bundan sonra.



Hora geçmek : İşe yaramak, faydalı olmak .



Hunu bak: Şuna bak! Seni gidi utanmaz!
Utanmıyor musun?



 



 -I-



Ibıkgıbık etmek: Ağzında lafı geveleyip durmak,
söyleyememek.



Ildırıldır parlamak/ışılamak: Parıl parıl parlamak, çok ışıklı.
(Ay, göz, vb. için)



 -İ-



İciğini ciciğini çıkarmak: Didik didik etmek, en küçük detayına kadar araştırmak.



İçi burulmak: Karnı/Midesi ağrımak.



İçinden pazarlıklı: Yapacağı kötülüğü kimseye
sezdirmeye, art niyetli.



İçini boşaltmak: Söyleyemediği ne varsa söyleyip
rahatlamak.



İğne ile çıra yarmak: Bir işi kolaylaştırıcı
yöntemkullanmamak.



İki beşlik bozmak: Sohbet etmek.



İki paralık etmek: Rezil etmek, gözden düşürmek.



İler tutar yanı kalmamak: İşe yaramaz hale gelmek, bozulmak.



İnce dalan: Zayıf, ince uzun boylu.



İnce hastalık : Verem



İsteyicinin
torbasından düşmüş:
Dilencinin torbasından düş­müş.
Dilenci



İşi bitik: Hali harap.



İşi gıldamına getirmek: İşi kıvamına getirmek.



 -K-



Kabak çiçeği gibi açılmak: Kısa sürede aşırı serbest hale
gelmek. (Giyim, konuşma, vb.)



Kalburla su taşımak: Verimsiz bir işten sonuç almaya
çalışmak, boşa kürek çekmek.



Kar helvası yapmak: Kar ile vişne/dut, vb. suyuyla
elde edilen karışım, karlı şerbet yapmak.



Kara çalmak:
İftira etmek.



Kara kuru olmak: Çok zayıf olmak.



Karman çorman olmak: Çok karışık olmak., karışmak,
içinden çıkılamaz hale gelmek



Karnından söylenmek: Çok hafif sesle ya da uydurma söz
söylemek.



Kas kas gülmek: Kısı kıs gülmek, alçak sesle
gülmek.



Kasık yarığı: Fıtık



Kaya koltuğu: Kaya kovuğu, oyuğu.



Kediler gitti sıçanlara beylik kaldı: Ayaklar baş oldu.



Kıl kuyruk: Oyun bozan, uyuşmaz kimse.



Kıran girmek: Ölümcül hastalık gelmesi



Kız çıkarmak: Kızını gelin etmek.



Kirmen gibi dönmek: Kendi etrafında hızla dönmek.



Kokar ot:
Kereviz



Koyun gözlü: Açık ela gözlü.



Kör duman: Koyu duman, sisi, pus.



Kör kuyu: Susuz kuyu.



Körlük basmak: Birisine üstünlük taslamak,
aşağılamak, eziyet etmek.



Kötü hastalığa tutulmak: Kansere yakalanmak, kanser hastası
olmak.



Kulağı dinç olmak: Dedikoduda, gereksiz sözden
kurtulmak, uzak kalmak.



Kulağına çalınmak: Duymak, kulağına gelmek, istemeden
duymak.



Kulp takmak: Kusur bulmak, iftira atmak.



Kokar ot:
Kereviz



Kupa tutmak: Sırt, bel ağrılarını ısıtılan cam
bardak ile iyileştirmek.



Kuyruk bulama/sallamak: Kuyruk sallamak, yüz vermek,
istekli görünmek.



Kuzu göbeği: yenebilen mantara benzer üstü
tırtırlı bitki.



Kuzu kulağı/ekşi kulak: Yaprakları ekşi ot. Ekşimik.Ekşi
kulak



 -L-



Laf gömek/duymak: Hakarete uğramak.



Lök gibi oturmak: İş yapmadan uzunca süre
hareketsizce oturmak.



Lögtaşı : Toprağı sıkıştırmak için
kullanılan silindir eklindeki taş .



 -M-



Maytap geçmek: Dalga geçmek, alay etmek.



Memeden yarmak: Emzirmeye son vermek,
memeden/sütten kesmek.



Merabayı kesmek: Dostluktan vazgeçmek.



 -N-



Ne dese beğenirsin?: Öyle beklenmedik bir söz söyledi
ki…



Ne eden/nişleyen? : Ne yapayım? Çaresizim.



Neynemeli/ Ne eylemeli: Ne yapmalı?



Nezman/Ne zamat: Ne zaman?



 -O-



Okkanın altına
gitmek
: Suça hedef olmak.



Olı/olu gelmek: Olagelmek, olmak.



Olmadık vakitte : Vakitsiz, zamansız, uygun olmayan
zamanda.



Oluk oluk akmak/akışmak: Kalabalığın bir yöne doğru
aceleyle koşturması.



Oluk oluk/oluk gibi para akıtmak: Bir iş/şey için çok para harcamak.



Orak zamanı: Ekinlerin hasat zamanı, orakla
biçme zamanı/Fırsat zamanı.



Oyun çıkarmak: İyi oynamak. Yeni bir oyun kurmak.



Oyuna kalkmak: Oynamak için meydana çıkmak.



 -Ö-



Ödü kopmak: Çok korkmak, ne yapacağını
bilememek.



Önüne geleni süsüp ardına geleni
depmek
: Hiç
kimseyle geçinememek, uyumsuz.



Örümcek bağlamış: Uzun süre temizlenmemiş, kirli ve
tozlu yer.



 -P-



Palaz pandıraz/Paldır küldür: Acele ve dağınık olarak.



Tedbirsiz ve
hazırlıksızca. Gürültüyle.



Pat sat: Çok seyrek, zaman zaman



Pay biçmek: Bir şeyi/durumu başkasıyla
karşılaştırarak bir yargıya varmak.



Pelen perişan olmak: Acınacak duruma düşmek, perişanlık
hali.



Pösteki saymak: Sonuç alamadığı bir işle sürekli
uğraşmak.



Put gibi durmak: Hiç kımıldamadan/sessizce durmak



 -S-



Saati saatine uymamak: Sık sık değişmek, sözündeve aynı
kararda durmamak.



Saçı saçmak: Gelinin başından para, şeker,
çerez, v.b. serpmek.



Sade yağ: Tereyağı



Sel önünden kütük
kapmak
: Açık gözlülük yapmak.



Sen sen ol…: Sakın ha!



Sendir
bendir
: Sersem
sersem, takatsız



Sıdkı sıyrılmak: Giderek soğumak, güvenini kaybetmek,
tiksinmek.



Sidik yarışı etmek: Başkası
ile yarışa girmek.



Siyimsiyim:
Ç
isil çisil
(yağmur için kullanılır.)



Sonradan görme, cavurdan dönme: Şımarık, görgüsüz.



Su dökünmek: Banyo yapmak, yıkanmak. Gusül
abdesti almak.



Sucuk gibi olmak: Çok terlemek ya da yağmurda
ıslanmak.



Sulf olmak: Sulh olmak. Yani barışmak,
aralarındaki sorunu çözmek.



Suya girinmek: Banyo yapmak



Süpürge çalmak/tutmak: Süpürmek.



 -Ş-



Şapkasını eğdirmek: Yüzünü kızartmak, mahcup etmek.



Şeherli teklifi: Şehirli teklifi. Yani, laf olsun diye yapılan teklif, samimi olmayan
teklif.



Şımşırık olmak: Yağmurda fena şekilde ıslanmak.



 -T-



Tahtasız/Tahtası çatlak: Aklı yerinde değil



Tavşan topu: Top gibi pembe çiçeği olan kır
çiçeği.



Tek durmak: Uslu durmak, şımarmamak



Tencerede pişirip, kapağında yemek: Kıt kanaat geçinmek. Olanla idare
etmek.



Tohurunu satmak: Tarlanı toprağını değil, sadece
ürününü satmak.



Topal eşeğe binmek: Eksik işe kalkışmak.



Tuluk gibi şişmek: Vücutta darbe veya hastalıkla
şişlik oluşması



 -U-Ü-V



Uyku amalıolmak : Uykusunu alamadığı için sinirli,
hırçın olma hali ( bebekler için.)

Üstü kapalı:
Sezdirmeden, imaen.



Üstünden sıkıp altından yalamak: Çok cimri olmak.



Vadı geldi: Ayak işleri yapan veya laf taşıyan
kimse.



 -Y-



Yağlı kapı: İyi gelir elde edilen işyeri,
kendine iyilik/yardım edilen ev.



Yakası açılmadık söz: İlk defa söylenen, hiç duyulmamış
söz.(Genellikle ayıp sözler için)



Yanaşık durmak: Sıkışık/dizdize durmak. Yan yana
durmak.



Yantırıyunturu olmak/yürümek: Şekli bozuk. Yan yan yürümek,
düzgün yürümemek.



Yaradana sığınıp vurmak: Bütün gücüyle vurmak.



Yel ağrısı: Romatizma.



Yel girdi:
Üşütmeden doğan kas ağrısı, tutulma.



Yere çalmak: Yere çarpmak/atmak



Yumurtaya kulp takmak.Her şeye kusur bulmak ve bahane
aramak



Yükten yiyip toptan giymek: Yiyeceği ve giyeceği fazlasıyla
olmak, zenginlik.



 -Z-



Zıngazınk dolu olmak: Çok dolu olmak, taşacak gibi,
patlayacak gibi dolmak.



Zınk diye/zangadak durmak: Aniden durmak.



 



    Kiraz Şivesi (AĞZI) Kelimeler A-D Diğer Haberler

Arşiv

Üye Girişi

E-Mail:   

Şifre:   

• Şifremi Unuttum • Yeni Üye • Hesabım

Günün Sözü

    Yiğit yaşadığı günün hesabını yapmaz...